24 Mart 2011 Perşembe

Evham Hanım

 Evini kalesi,  yabancıyı düşmanı bellemiş konuşkan mı konuşkan, hani nerdeyse çenesi düşük bir kız kurusudur Evham Hanım.  

Evham Hanım yazık yalnız kalmasın diye boğucu ıssızlığında, ara sıra  ziyaretine  giderim. Kapısını çalar beklerim. Öyle herkese açmaz. Sadece tanıdıklarına. Çok sürmez aralanır kapı. Buyur edilirim.

Muhteşem bir evcimenliği vardır Evham Hanım'ın,çok da iyi aşçıdır.Tek sorun evinden dışarı hiç mi hiç çıkmadığı için bir parça küf kokar üstü başı ve tüm ikramları.
      
Anlatır da anlatır.Dinlerim de dinlerim.

Yarı yolda bıraktığımız tasarılar,hayal bile etmeye cesaret edemediğimiz özlemler, içimizde ukde kalanlar ve hayaller,hırslar ya da hatıralar...Vazgeç hepsinden. Kapan kendine ,kendi içine. Zira dünya kötülüklerle dolu bir kara ormandır.Fitne fücur diz boyu baksana.Hele kadınsan aman dikkat et üstüne başına,adımına adamına,sen en iyisi hiç çıkma,hiç koşturma, otur oturduğun yerde,büzül kal benimle, kabuğumuzdan ayrılmayalım.

Konuşur da konuşur.
    
Evham hanımın bir kedisi vardır.Gelir sürtünür ayaklarınıza.
İsmi ACABA.
    
Evham Hanım sual eder ki : Acaba öyle değil de böyle olsaydı ne olurdu?

Acaba filanca sene falanca kişi bana kötülük yapmak istedi mi?

Acaba seçmediğim yolları seçmiş olsaydım nerelere varırdım,  acaba hayat nasıl yaşanır bundan sonra?
      
Demlik dibini bulur,zihnim kıvamını :
     
Acaba bir gün aniden yazma yeteneğimi yitirirsem ne olurum? Acaba bir gün yazma yeteneğimi yitirsem ne olurum diye sormak sormamaktan yeğ mi beter mi?
     
Acaba olsam, ersem, varsam ne olur? Acaba olmasam, ermesem, varmasam ne olur?
     
Evham hanım konuştukça car car ,kül  rengi  tombul  kedi  ACABA ayaklarına  sürtünür mırıldanarak. Ben büzülürüm koltukta. Gözümde büyür  ulaşılmaz olur dış dünya. Baş edemeyeceğimden korkmaya başlarım. Ürkütücü bir çığırtkanlıkla seslenir toplum.
Çağırır didinmeye, yorulmaya, hırpalanmaya,savaşmaya.
     
Evham Hanım başını sallar endişeli endişeli.

"Bak gördün mü nasıl da çağırıyor toplum seni,sakın gelme oyuna,çıkma dışarı.Kal burada benimle bu kuytuda yaşlan...Ben sana kurabiyeler pişiririm daima."

Biraz daha büzülürüm koltukta. Beynim bedenime ağır gelir. Ne dışarı çıkmaya cesaretim kalır,ne de cesaretlenmek için bir sebebim.

Dağılır un kurabiyesi,mırıldanır kedi, damla damla erir ufalıveririz
Evham Hanımın sesinin dalgasında.

(Elif Şafağın kısaltarak aktardığım yazısı, umarım başka evham hanımlara da evhamlarını yazmada ilham ve cesaret verir)




2 yorum:

  1. Anam bunu sen yazdın sandım önce iyi mi ):))

    YanıtlaSil
  2. İyi valla :))bende böyle bi yetenek gördüğüne sevindim :))

    YanıtlaSil