16 Nisan 2013 Salı

modern hayat neden mutlu olmayı zorlaştırıyor?






"Saçmalıklar Çağı" son zamanlarda okumaktan en çok zevk aldığım kitap oldu. kitabı sosyoloji, sosyal psikoloji, felsefe ve hatta kişisel gelişim kitabı olarak okumak mümkün.
çağımız toplumu, insanı, psikolojisi, yaşayışı, sorunları üzerine çok güzel tespitlerin yer aldığı kitap böylesine ciddi konuları çok esprili bir dille anlatıyor.  kitabın  bir bölümü emin olun sizden bahsediyor.

kitabın altını çizdiğim bir çok yerinden ancak bir kaçını buraya  aktarabileceğim. Elimden gelse kitabın son bölümünü olduğu gibi aktarırdım ama orası size kaldı…

“her çağ kendisi üstün görür ve diğerlerinden daha fazla sevilmeyi talep eder. çağımıza, vatanımız gibi büyük değer biçeriz. Bizi ürettiğine göre çağımız iyi olmak durumundadır.”

“Mutluluğun saçmalığı, onun tanımlanmasının imkansızlığında, belki tamamen erişilmezliğinde, hatta belki doğrudan kovalandığında tam zıddına dönüşmesinde ama sıklıkla başka bir şeyin peşinden giderken beklenmedik bir yerde ortaya çıkışındaymış. İnsanı bundan daha fazla çileden çıkartacak bir muziplik yoktur heralde”


“ belki bilerek mutlu olmak mümkün değildir. belki mutluluk geriye dönük olarak sadece yitirdikten sonra anlaşılabiliyordur."

"Mutluluğun muhtemelen depresyonunki kadar çeşidi vardır."

"Asla düşündüğümüz ölçüde mutlu veya sefil olamayız. Mizacımız daima kendisini ileri sürer ve insanlar bu yüzden hemen her şeye alışabilirler. İnsanların nerdeyse yüzde yüzünde mutluluk genetik yapıdaki farklara bağlı görünmektedir. Mutlu olmaya çalışmak, daha uzun boylu olmaya çalışmaktan farksızdır."

“İnsanın kendisini kandırma kapasitesi olağanüstüdür.Ama daha etkileyici bir kapasite daha vardır: kendini haklı çıkarma
Kendini haklı çıkarmada hiçbir zihinsel eylem zor değildir ve anı çarpıtmak numaraların en kolaylarındandır.”

“belleğim ‘şunu yaptım ben ‘der. gururum ‘öyle bir şey yapmış olamam ben’ der ve ödün vermez. sonunda bellek boyun eğer.
Kendi kendini aldatmanın nihai göreviyse kendi kendini aldatma sürecine dair tüm izleri silmektir.”

“Bugünlerde insanlar “gitmek istiyorum” diyorlar ama “nereye ve niye” diye sorduğunuzda yüzlerini buruşturuyorlar. Çünkü ortada belli bir şey görmeye yönelik arzu değil sadece gitmek, hareket halinde olmak  isteği var.Tıpkı köpekbalıkları gibi, yaşamak için harekette kalmak durumundayız. T.S.Elliot “kıpırdamadan oturmayı öğret bize” diye dua etmiştir.”

“Artık hemen her yerde mevcut arka plan müzikleri, zevk alınmak hatta dinlenmek üzere bile hazırlanmazlar. Tek işlevleri sessizliği bozmaktır ve sessizlik bozulmalıdır. çünkü sessizlik, boşluğun soğuk, korkutucu sessizliğin hatırlatıcısıdır. insanlar bu yüzden eve gelir gelmez sobayı yaktıkları gibi televizyonları ve radyoları, hem de aynı nedenden, yani soğuğu kovmak için açmaktadırlar.”
  
"Proust’a göre okumak, sohbetin faydalarını, sohbetin her türlü bezdiriciliğinden uzak sunabilmesidir. Çünkü bu, “bir başka düşünme yoluyla , insanın yalnızlıkta sahip olduğu ve sohbette derhal yitip giden entelektüel gücün tadını çıkarırken sürdürdüğü bir iletişimdir” . 

"Okumak , derinlikle derinliğin, sosyal buluşmaların dikkat dağıtıcılıklarından ve saçmalıklarından uzak karşılaşmasıdır ve canlı kişisel her türlü karşılaşmadan daha fazla şey kazandırır, haz verir ( ki yazarlarla şahsen tanışmanın genellikle hayal kırıklığı yaratmasının nedeni budur)"

“Psikolojinin bir diğer keşfi ise olumsuz duyguların olumlulardan daha güçlü ve uzun süre kalıcı olduklarıdır. Olumsuz duygular işgale, ezmeye ve boyunduruk altına almaya kararlı emperyalistlerdir. Öfkenin benliği nasıl kapladığını, kendisini mümkün her yolla besleyişini, zekayı kendini haklı çıkartmalar yaratmaya ve belleği eski dertleri diriltmeye nasıl zorladığını düşünün. Oysa olumlu duygular kısacık bir aydınlatma yaratarak uçup giden kelebekler gibidir.”