2 Ocak 2013 Çarşamba

yeni yıl hediyeniz





BALÇIĞIN BİLEŞİMİ

insan ne taştan, ne tahtadan, ne ottan,
ne de buluttan yaratılmıştır;
seslerden, susmalardan, imalardan:
konuşmaktan, konuşmaktan,
konuşmaktan…

insan, gülmekten, ağlamaktan
sabah akşam hem kendine,
hem Tanrı’ya
sebepli, sebepsiz yakınmaktan,
mızırdanıp durmaktan

korkulardan, kuşkulardan, kuruntulardan
biraz umuttan, biraz tutkudan,
bolca rüyadan

onmayan, uslanmayan meraktan,
azıcık akıl, azıcık fikir, azıcık izan
ve çokça duygudan
yaratılmıştır;

samanlık dolusu bilgi ve bir atımlık bilgelikten,
icazetli icazetsiz bilgiçlikten
ve körlükten, kör kütük cehaletten;
dar kafalılıktan, taş kafalılıktan,
sevimli ve sevimsiz
mankafalılıktan…

hakikat karşısında domuzuna inattan,
soyuna, türüne, kendine körce
yapışıklıktan,
ve tanrılık taslamaktan ötekine küstahça;
ama kuzu gibi de uzatmaktan boynunu
- altın tasmasıyla caka satarak hem de -
kasabın bıçağına ahmakça.

insan işte bunlardan, bunlardan yapılmıştır
ve kendini aldatmaktan çok defa,
kendini kaybedip, kaybedip de, bir daha,
bir daha ve bir başkası olarak
keşfetmekten sürekli.


ama insan, bu uyurgezer göktaşı,
bu yer altı ırmağı,
bu ,kabukların, katmanların altında akan…
kendini bilmekten yaratılmıştır,
kendini bilmekten ve kendisi olmaktan;

bin bir kılık,bin bir oyun, bin bir rüya içinde
yitirip, yitirip de bulmaktan
yolunu kendi tiyatro çadırının…

bir ölçek özgecilik ve bir ölçek adanmaktan,
bir ölçek düşünmeye ve sevmeye cesaretten
ve ölçüsüz, hesapsız muhabbetten,

bildiğimiz, kara buğday unundan
sevgiden
şu, suda eriyen taştan,
su gibi, şeylerin ve tenlerin künhüne sızan
ve girdiği kalbin şeklini alan…

bir de tanımlanabilen ve tanımlanamayan acıdan,
yol azığı, yol bilgisi, yol türküsü olan acıdan,
suda eriyen ve erimeyen kederden,
suda eriyen ve erimeyen ezinçten.


ve bütün bunları, bunları bilmenin,
bunlarla var olmanın verdiği,
ağır baş dönmesinden yaratılmıştır,
büyük ve içkin sarhoşluktan yani,
büyük ve aşkın uyanıklıktan…


Cahit Koytak