İlkokuldayken, öğretmenim anneme şaşkınlık içinde demiş ki
“Binnur bana küstü!”
Ulen öğretmene küsülür mü?
Küsülür işte, eğer gençsen ve masumsan, çıkar kaynağının kim
olduğunu takmıyorsan, senin ruhunun kitabına uymayan bir iş yapanın defterini
(geçici bir süre de olsa) kapatıverirsin biter.
Konu da öyle mühim bir konu değil üstelik. Neymiş, beni
sınıf başkanı seçmemiş. Fakat daha sonrasında öğretmenimin benden aldığı
dersten ziyade benim olaydan çıkardığım sonuç daha önemli. Sayemde sınıf
başkanı ayda bir değişir olmuş, benden öte keyiflisi mi var! Elbette ikinci
ayın başkanı benim. Ve ne öğrendim! Sessizlik
insanları ürkütür. Hele ki normalde çın çın çınlayan bir minik cam
çansanız…
Fakat sessizlik bazen istediğinizi elde etmek için değildir.
Gerçek bir çaresizliktir.
Bazense küskünlük
Bazense cezalandırma. İşin ilginci ceza dediğiniz şey tam da
karşınızda durana biçilmiş bir eziyet değildir. Direk kendinize, kalbinize
soktuğunuz bir hançerdir sessizlik.
Nicedir yazmıyorum mesela ben.
Ve Balkanlardan Türkiye’ye
nice zahmetlerle getirtilmiş Aysel’e mikrofon uzatıldığında, neredeyse
ilk kurduğu cümle gibi:
“jeyizlerimi de getirdim jeyizlerimi de…” ezberinde bir
cümlem var:
“Ben yazsam ne olacak moruk?”
Ehehe
Vay anasını gülmek istiyorum sayın seyirciler.
Ne bekliyordun ki zaten?
Psikologum (ki kendisi israrla benim psikologum olmadığını
20 senedir iddia etmektedir. Durumumuz “yahu bu ilacı kullanma alışkanlık
yapıyormuş. Yok canım ne alışkanlığı, ben 20 senedir kullanıyorum bir şeycik olmadı
fıkrası dozundadır) ise şöyle demektedir:
“Sen ‘ben buna değmem!’ modundasın. Kendini küçük
görüyorsun”
Bu arada psikologum kendisine atfettiğim sıfatlar arasında
en çok arkadaş-dost kısmını beğenmekte. Bu iyi bir şey tabi. Demek ki bir dost olarak daha çekilir ve kıymetliyim.
Ancak benim doktoruma Allah sabır versin.
HA bir de bana “kuzen” de dedğini unutmamalı tabi. Bu sıfat
ise beni içten içe düşündürmekte.
Kuzen bir akrabadır çünkü. Sen seçmezsin, kader onu sana biçer.
Atsan atamazsın, satsan satamazsın. Yolda yanlışlıkla bastığınız sakız gibi bir
şey anasını satiim. Yol boyunca sizinle.
Neyse.
Peki bu göğsü kınalı serçe de ne?
O da benim.
Son zamanlarda bol bol yemekteyim. Göbeksel olarak durum bu.
Kınalı bir taraf ise şimdilik yok.
Ancak kalemimi kırmaya devam edersem kısmet olur da 80li
yaşlarımı görürsem geçmişe baktığımda kendime reva gördüğüm komplekslerden
dolayı bir taraflarıma yakacağıma eminim.
80 i görmek istiyorsan "kalem kırmaktan" vazgeç :)
YanıtlaSilseni harekete geçirdiği için birtutamkekiğe teşekkürler...bir gün terapiste gitmeye cesaret ettiğinde (bence gerçek neden parasızlık değil cesaretsizlikdir) benim senin psikoloğum olmadığımı anlayacaksın.çünkü orada (dostun olmadığı için) çok rahat ve açık konuşabilen terapist sayesinde çok şeyin farkına varacaksın.yok dost tavsiyeleri ile idare edecem diyosan 20 yıldır benimkilerden pek fayda görmemen nedeniyle seni -işe yarayan- farklı terapi yöntemleri olan meraklıkediye devrediyorum :)
YanıtlaSilhihihihihi... ellerim kaşınıyor :)
YanıtlaSilNe içten,ne samimi bir üslubunuz var :)
YanıtlaSilSizi tanıdığım için mutluyum.:)
Sevgilerimle..
Bloğunu keşfettiğime sevindim canım..
YanıtlaSilTakibindeyim.
Sevgiler.
bizim nihavetn ile merakli'ye cevaplari onceden vermistim. Zel ve hayat Cafe'ye ise tesekkur ve sevgiler...
YanıtlaSil