20 Ocak 2011 Perşembe

Peki ama neden ben?


Varsayalım ego sorunu var
ve varsayalım ruhu bilinmedik dünyalarda yapılabilecek onca "sürrealist" işi bıraktı ve benimle ilgilenmeye başladı; Proust'un bana sorabileceği tek soru bu olsa gerek: Peki ama neden ben?

Bilmiyorum Sevgili Marcel, bilmiyorum.

Yine de kişisel hünerlerinden af dileyerek belki bir neden sunabilirim sana: Ben takıntılı bir insanım. Kimileri buna tutuculuk da der. Ancak son yıllarda tutuculuk bağnazlıkla eş tutulduğu için biz öyle demeyelim. Çünkü takıntı her ne kadar adamı hasta etse de bağnazlığa yeğdir. Ve takıntılar şimdiye kadar "karanlık" diye betimlenerek tukaka edilen yüzü gibidir ayın.

Oysa aydınlık denen yüzde, ayın tabak gibi kendini teşhir ettiği bir gecede net bir şekilde görülebileceği gibi bir tavşan durmaktaysa eğer, karanlık yüzde neler neler vardır kimbilir?

Ve ev işlerinin bini bir para "likidite"sinde boğulmuş bir kadın takıntılar denizinde ne heyecanlar bulur ve o denizlerde bir arkafon müziği gibi sinsice ama sürekli varoluş bulan fırtınalarında ne büyük hezeyanlarla oradan oraya savrulur kim anlayabilir?

Cevap veriyorum doktoru :)
Şah mat !

Yok öyle yağma, ben tüm depresyonlarımı tüm endişelerimi, içimde özenle yeşerttiğim tüm korkularımı karanlığında ne bir payı ne de emeği olan bir el adama sunacağım ve bir anda afişe edecegim ha?
Yok öyle yağma!
İnsan hiç ruhunun gizli yerlerini, en kuytu köşelerini pardesü açar gibi, açıp da teşhir eder gibi insanlığın "ortak" kullanımına sunar mı?
Sunmaz...

Ve fakat takıntılar denizinde sallana sallana, ve dahi bulana, yeşere gitmenin yine de çok öznel, çok özel, çok sana has seçimleri vardır.

Ve tekrar "fakat" dersek, yalnızlığının dışında oluşturduğun çemberin de bir sınırı vardır, ve istersin senin gibiler sana değsin.

Ruh karmaşası bahanedir Proust şahanedir.

Aslında işin kötüsü o kadar da iyi değildir belki Proust.
Ve bir insan deliliğini itiraf ettikten sonra kral çıplak demek ne kolaydır ve ne tatlı.

Ancak yine de Paris'e gittiğimde şu adamın yaşadığı evi görsem, o evi görmeye gelenlerle sohbet etsem (çember teması yapsam) derken yakalarsın kendini. Tüm bu düşün ve çember karmaşası içinden belki gerilerden bir yerden, cılız bir ses gelmektedir. Marcel, kendi derdine düşmüş bir hayranlar grubuna seslenmektedir: "Peki ama neden ben?"

Çünkü Marcel çünkü,
susmak bilmeyen bir beyin taşımak ne demek bilirim. Heyhat ben ondan senin yararlandığın gibi yararlanabilmiş değilim. İşte bu yüzdendir sana olan ilgim. Ki ben, tıpkı o diğer kayıp ruhlar gibi, yapamadığımı yapabilenlere hayranlık besleyenlerdenim....


Not: marcel manyaklarınca gerçekleştirilmiş Marcel'in yaşadığı - gezdiği yerler turuna gider...

7 yorum:

  1. açtığın bloglar,yazdığın kitaplar,boyadığın tahtalar,diktiğin kırkpareler,çantalar,yazdığın hikayeler,kazandığın ödüller,beslediğin kediler,yeşerttiğin çiçekler ürettiğin herşey susmak bilmeyen beyninin eseri,haksızlık etme.Hem kimin beyni susuyor ki,sürekli kötü anıları ,görüntüleri,sözleri ,suçluluklarımızı,yetersizliklerimizi,güvensizliklerimizi kulağımıza fısıldayıp duruyor.Beyni susturmanın tek yolu kafaya bir silah dayamak galiba (tabi alkol ve uyuşturucu da var-birde antidepresan- ama onlar sadece sesi biraz kısıyor)

    YanıtlaSil
  2. o dediklerinden birini şu an alıyorum :)
    birazdan bitecek...

    YanıtlaSil
  3. umarım esrar,eroin,lsd,kokain,crack ve türevleri değildir :))

    YanıtlaSil
  4. hocam ne cok bilgin var ulen bu konuda :)
    yok onlardan degil :)
    extralı bira.
    ulen keske her gun bira kıvamında gecese beeee.

    YanıtlaSil
  5. yalnız alkolun fazlası da (ki bu fazla dedigim kavram ekxtra birada bir kutunu son damlalalrı anlamına geliyor) yan etki olarak göz yası yaratıyor beeeee.

    YanıtlaSil
  6. uleeen biz mesaideyiz sen oturmuş içiyosun,adaletin bu mu dünya???
    alkolikler içmeye erken saatte başlarlar biliyosun,yoksa bilmiyo musun :))
    kuzen bi gün içip içip bağıra bağıra ağlayalım mı....

    YanıtlaSil
  7. hocam 40 yılda bir oldu.
    bir kutudan birsey cıkmaz:) :)
    yuruyüse diye cıktım
    ama bastan cıktım :)
    evet bir gun mutlaka icecegiz
    ve lebette aglayacagız.
    sana söz :)

    YanıtlaSil