4 Şubat 2012 Cumartesi

Bab-ı Esrar







"ben basit bir yaşama inanırım. Dünya görüşüm de, ahlakım da son  derece basittir. Ayrıcalık istemeden, iktidar olmadan, en doğru benim düşüncemdir demeden yaşamak. Yeryüzünün annemiz olduğuna inanırım, toprağın, suyun, gökyüzünün bütün canlılara ait olduğunu düşünürüm. Tıpkı toprak gibi, su gibi, gökyüzü gibi bilginin de bütün canlılara ait olduğuna inanırım. "


"Ama bildiğim başka bir gerçek var ki, dinlerin hiçbiri perdenin arkasındaki vaat edilen o muhteşem yaşamı kanıtlayamıyor. Hepsi, olmayan bir dünyayı vaat ediyor bize. 

Ama şu an yaşadığımız dünya gerçek; sadece zenginlikler değil, yoksulluklar da gerçek. Açlıktan ölen çocuklar gerçek, hastalıklar gerçek, savaşlar gerçek, giderek daha mutsuz olan insanlık gerçek...

Yeryüzünün her sabahında insanlar gözlerini böyle bir hayata açarken, bunca acımasızlık, bunca yoksulluk, bunca umutsuzluk varken perdenin öteki tarafındaki cenneti düşünerek yaşamayı ben kendime yediremiyorum. Böyle bir cennet olsa bile kendime yediremiyorum.

Ben iyiliği, sadece iyilik olsun diye yapmayı seviyorum, kötülükten kaçınmayı, kötü olmadığım için yapmayı istiyorum. İyi olduğumda birinin bana ödül vermesi ya da kötü olduğumda birinin beni cezalandırmasından korktuğumdan değil. 

İyi olmak için bir efendiye ihtiyacımız yok. İyilikte kötülük de içimizde. Önemli olan yaşarken neyi seçtiğin hem de cennet ödülü ya da cehennem cezası olmadan. Hem de ölüp gideceğini bile bile. Perdenin ötesi diye bir yerin olmadığının farkında olarak. Benim payıma düşen de buymuş, teşekkürler hayat diyerek.

Bence yaşamak bu kadar basit, aynı zamanda güzel, bu kadar heyecan verici. Bütün mesele sahiden alçakgönüllü olabilmekte"






Ahmet Ümit'in sürükleyici romanı mevlana, şems, sufilik, mevlevilik hakkında bir çok bilgi verirken, bu konulara daha önce dillendirildiğini duymadığım yorum ve  eleştiriler de getiriyor...





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder