29 Mayıs 2011 Pazar

Kediniz olayım




Bu blog, yazarlarının (hiç yazamayan yazarı dahil) depresyonda olmasından dolayı geçici olarak kapalıdır yazacaktım.

Sonra depresyon üzerine bir kaç kelime edeyim dedim.Depresyon bütün sorumluluk ve zorunlulukların insanın gözüne sırtında yüz kilo ağırlıkla dağa tırmanmak  gibi göründüğü bir dönemdir.

Ben böyle zamanlarda kedi olmak isterim.Yani sahipli ,bakılan bir kedi.Yemeğim önüme konsun, bulaşığım kaldırılsın, temizliğim ve bakımım yapılsın, tuvaletim her gün temizlensin.

Sahibimin dizine yattığımda beni şevkatle okşasın.Kalan zamanlarda kafama göre takılayım, kimsenin benden bir beklentisi olmasın, kimse hesap sormasın, hiçbir zorunluluğum ve sorumluluğum olmasın...

Buradan bu yazıyı okuyacak ve kedi delisi olan dostlarıma sesleniyorum;

Kediniz olayım!

Yemek seçmem ne verseniz yerim, gürültü ve huysuzluk yapmam, tüy işini kendim hallederim,dökülen saçlarımı da  toplarım, azgınlık yapmayacağım için kısırlaştırmanız da gerekmez, tüm aşılarım tamamdır, hatta bana komik bir isim bile takabilirsiniz...

Yeterki bana karşılıksız, beklentisiz bakın, beni sevin, dizinize başımı koyduğumda okşayın, uyuduğumda üzerimi örtün...




12 Mayıs 2011 Perşembe

Tutukluk

   Her soruya yanıt verme gereği duyuyor oluşum içimde
köklenmiş suçluluk duygusuna ilişkin bir şey olsa gerek;
bazı durumlarda soruya soruyla yanıt vermeyi geç
akıl ettim örneğin.

  O da henüz akıl düzeyinde işliyor bende, refleks
düzeyinde değil. Hala ani sorular karşısında
sersemler, hemen aynı hızda bir cevap bulmaya çalışırım.

   Böyle zamanlarda gerçekte karşınızdaki kim
olursa olsun, asıl yanıtlamaya çalıştığınız, çocukluğunuzdan
 itibaren sizi dünyadaki her şeyden sorumluymuşsunuz
gibi yetiştiren anne-babalarınızdır.

   Kimse yokken içinizde konuştuğunuz onlar,
daha sonraları da başkalarının sorularıyla somutlaşırlar
karşınızda. Onların cismi ortalıkta yokken de onlarla
konuşursunuz.

   Bu durumun köklerini kendimde fark ettiğim günden
beri sorular ve yanıtlarla ilişkim allak bullak.

Edindiğim farkındalık, hayli tutuk biri yaptı beni.
İşin kötüsü tam da o günlerde tanıştım onunla ve
birbirini tanımaya çalışan insanların ilk zamanlarında olduğu

gibi sorularla doluydu kafası.

Niye daha sonra daha önce değil de ,tam içimi 
geçmişin gölgelerinden sökmeye çalıştığım
o günlerde tanışmıştık?

Murathan MUNGAN
Kibrit Çöpleri

2 Mayıs 2011 Pazartesi

Nihal yalnızca sen istedin diye cevapladım :)

Proust sordu, Nihal aracı oldu, bende cevapladım...

1.En sevdiğiniz kelime nedir?

- kedi (ya bir de bolluk ve bereket de var galiba) :)

2.Nefret ettiğiniz kelime nedir?
- ölüm

3.Ne sizi heyecanlandırır?
- hareket, yeni bir yerler daha göreceğim ihtimali.

4.Heyacanınızı ne öldürür?
- sıradanlık, monotonluk, kısırlık...(blogdaşımdan alıntı. harfiyen katılıyorum)

5. En sevdiğiniz ses nedir?
- Kedilerin inceden ve huzurla genizden çıkardıkları mırıltı sesini çok severim. Bana "an"a, dolayısıyla varoluşa ait olabilmenin ne kadar (ve bukadar) basit olduğunu anlatırlar. VE elbette İan Anderson'un flütü, ve sonra bahar geldi mi dünyanın çıkarmaya karar verdiği sesler (ki o sesler her zaman kulaklıklar/müzik eşliğinde yaptığım yürüyüşleri "kulaksızlaştırabilecek" denli melodiktirler!

6.Nefret ettiğiniz ses nedir?
- Tekrarlayan tüm sesler :)

7. Hangi mesleği yapmak istemezsiniz?
- Şimdi buraya ne yapmayı istemediğimi yazar da bunu evrene açık edersem, al sanabu işi yap da korkularından kurtul numarası çekmezdi mi bana :) Peki o halde: Sigortacılık :)

8. Hangi doğal yeteneğe sahip olmak isterdiniz?
- Girdiğim ortamlara bahar bolluğu getirebilen biri olmak isterim...

9. Kendiniz olmasaydınız kim olurdunuz?
- Muhtemelen Woody Allen olurdum :) Yani ben kendimi nevrotik olmayan bir varoluş şeklinde bir düşünebilsem, zaten kendim olmaktan mutlu olup başka arayışlara girmeyecem.:)

10. Nerde yaşamak isterdiniz?
- Colmar'dı galiba, geçenlerde karşıma çıktı. Siz diyin Fransa'da köy, ben diyim cennetten bir köşe! Fakat köyün adını ezberleyecek olan nöronlarım o anda daha önemli işlerle meşgulmuşlar. Veya beynim bana "umutsuzluk" mesajları göndermenin binbir yolundan birini denemekteydi. Kuantumcular kusura bakmayın, hala "inanınca olur"a tam olarak inanamıyorum.

11. En önemli kusurunuz nedir?
- Dikkat dağınıklığı. (ki bu meret şunlara (ve daha başka bir yığın sıkıntıya neden olur: herşeye el atıp darmadağın bir ruha sahip olmak, biri konuşurken lafının sonunu bekleyememek, bir şeye konsantre olmaya çalıştığımda her kimden gelirse gelsin dış uyaranlara düşmanca tepkiler vermek vs)

12. Size en fazla keyif veren kötü huyunuz nedir?
- keyif veriyorsa kötü değildir :)

13. Kahramanınız kim?
- bir arkadaşımın annesi arkadaşıma (yani kızına) şöyle derdi: " kocana sık sık 'kahramanım benim' de!"... Mantıklı.

14. En çok kullandığınız küfür nedir?
- Eşşşşşolueşşşşek !

15. Şu anki ruh haliniz nasıl?
- bezgin.

16. Hayat felsefenizi hangi slogan özetler?
- Bundan 10 yıl sonra bugünkü halini çok genç bulacaksın! :)) (sonraki 10da da önceki 10'daki halini) O halde her zaman gençsin... Gençlik = hedonizm :)

17. Mutluluk rüyanız nedir?
- Ruhumun bana çelme takmasına engel olmak.

18. Sizce mutsuzluğun tanımı nedir?
- Yapabilecekken yapmamak... Veya yapamamak...

19. Nasıl ölmek isterdiniz?
- öleceğimi bilmeden,ani bir şekilde (Katılıyorum Nihal)

20. Öldüğünüzde Tanrı'nın size kapıda ne söylemesini istersiniz?
- Hoşgeldin :) Ben korkulacak biri değilim.

Peki sizin cevaplarınız neler?

1 Mayıs 2011 Pazar

Sorular...Cevaplar...

G.KLİMT (death and life )
      

     "Bloğu Marcel Proust'tan kurtarmanın vaktidir" yazalı beri ortağımın sesi kesildi. O ses vermeyince iş bana düştü haliyle. Madem Proust bloğumuzun şeref konuğu  onu ben de anayım dedim.

    Çıktığından beri Taraf'ın arka sayfasında  "20 Soru" köşesi yer alır. Bu soruların fikir babası Marcel Proust'muş. Yüzlerce insanın ilginç yanıtlar verdiği bu soruları ben olsam şöyle yanıtlardım:

1.En sevdiğiniz kelime nedir?
- huzur

2.Nefret ettiğiniz kelime nedir?
- kanser

3.Ne sizi heyecanlandırır?
- yaratıcı, zeki fikirler ve sanat eserleri görmek...hele de bunu -inşallah- kendimde görmek

4.Heyacanınızı  ne öldürür?
- sıradanlık, monotonluk, kısırlık...

5. En sevdiğiniz ses nedir?
- bazen klasik, bazen elektro gitar, bazen yumuşak sesli bir tenor,  Erkan Oğur'un kopuzu, İan Andersan'ın flütü... 

6.Nefret ettiğiniz ses nedir?
- siren sesi, yüksek sesle konuşan insanlar, çim biçme ve beton delme aletinin rutin gürültüsü,

7. Hangi mesleği yapmak istemezsiniz?
- pazarlamacılık gibi insanları kandırma amaçlı hiçbir mesleği...

8. Hangi doğal yeteneğe sahip olmak isterdiniz?
- yaratıcı ve şifacı olmak...

9. Kendiniz olmasaydınız kim olurdunuz?
- güzel bir karadeniz köyünde yaşayan ve günlük derdi sadece tavukları, bağı ,bahçesi olan bir köylü..

10. Nerde yaşamak isterdiniz?
- Bu sorunun yanıtı eskiden Fethiye idi, şimdi ise sığınağım olacak, yaşanılası bir ev...

11. En önemli kusurunuz nedir?
- çabuk sıkılmak ve ertelemek...

12. Size en fazla keyif veren kötü huyunuz nedir?
- internete fazla takılıp kotamı aşmak...

13. Kahramanınız kim?
- tabiki Levent...

14. En çok kullandığınız küfür nedir?
- geri zekalı...(napayım daha kötüsü çıkmıyo)

15. Şu anki ruh haliniz nasıl?
- hem hüzünlü hem iyimser...

16. Hayat felsefenizi hangi slogan özetler?
- hayaller uzun ömür kısa, yaşadığın kâr...

17. Mutluluk rüyanız nedir?
- içime sinen bir ev almak ve bir güzel yerleşmek, emekli olup kendimi sanata vermek, resimler, ebrular, seramikler vs. yapmak, dostlarla tadına doyulmaz sohbetler etmek...

18. Sizce mutsuzluğun tanımı nedir?
-  suçluluklar ve pişmanlıklar

19. Nasıl ölmek isterdiniz?
- öleceğimi bilmeden,ani bir şekilde

20. Öldüğünüzde Tanrı'nın size kapıda ne söylemesini istersiniz?
- cehennemi yaşadığın için artık sana sadece huzur var...
(ben de ona derdim ki "ne adaletsiz Tanrısın sen!")

Peki sizin cevaplarınız neler?